Haber

Erdoğan: Kılıçdaroğlu, CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarımı üzüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti dönüşü uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Erdoğan, görüşmelerde Rusya ile ikili çıkarların, bölgesel ve küresel gelişmelerin ele alındığını söyledi. Karşılıklı saygı temelinde kurduğumuz kurumlar arası diyaloğun faydalarını hem ikili ilişkilerimizde hem de bölgesel ve küresel düzeyde gördük. Bunun en güzel örneği, küresel gıda kriziyle mücadeleye değerli bir katkı sağlayan Karadeniz Girişimi’dir. İşletmenin canlanması tüm dünyanın önceliğidir. Bu konuda Birleşmiş Milletler ile yakın temas halindeyiz. Bildiğiniz gibi bu ay Birleşmiş Milletler Genel Konseyimiz var. Orada Guterres’le tekrar görüşeceğiz, bu konuları da görüşeceğiz. Genel Sekreter Sayın Guterres’in çabalarını takdir ettiğimizi ve desteklediğimizi bir kez daha belirtmek isterim” dedi.

Birleşmiş Milletler’in yeni bir paket hazırladığını belirten Erdoğan, “Dışişleri Bakanım Moskova ziyaretinde Rus mevkidaşı Lavrov’la bu yeni teklif paketinin teknik yönünü görüştü. Sayın Putin’le de konuyu detaylı olarak görüştüm. Bugün, umarım kısa sürede beklentileri karşılayacak, güzel bir sonuca ulaşacağımıza inanıyorum” dedi.

Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşına yönelik tutumunun net olduğunu ifade eden Erdoğan, “Biz ilk günden itibaren her zaman barışı, diyaloğu ve diplomasiyi savunduk. Daha fazla kan akmaması için büyük çaba gösterdik. Sorunu büyütüp yangını körüklemek yerine.” Her iki tarafın da ortak yönleri var.” 1,5 yıldır devam eden savaş ne yazık ki halen devam ediyor. Ufukta barışa dair umut verici bir tablo yok. Taraftarın talebi halinde Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. “Esir takası, Zaporozhye Nükleer Santrali gibi konularda da kolaylaştırıcı rolümüzü sürdüreceğiz. İki komşumuza ve bölgemize zarar veren bu savaşın adil ve kalıcı bir barışla sonuçlanmasını temenni ediyoruz. Uluslararası hukuka dayanarak” dedi.

Basın mensuplarının Erdoğan’a sorduğu sorular ve Erdoğan’ın bu sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Suriye’nin Deyrizor kentinde Arap aşiretleri ile PKK/YPG’li teröristler arasında çatışmalar bir süredir devam ediyor. Bu konu özellikle Putin’le görüşmenizde mi gündeme geldi? Yaşananlar hakkında fikriniz nedir?

Sayın Putin açıkçası konuyu gündeme getirmedi. Kısa bir özet yaptım ve Suriye’deki bu gelişmelerde Arap aşiretlerinin PKK ve YPG’ye karşı bir bütün haline geldiğini, hatta şu anda katılımın artmasıyla birlikte Arap aşiretlerinin güçlendiğini görüyoruz. Sayın Putin ayrıca bölgenin sahipleri olarak Arap aşiretlerinin halka açık bir yere gelerek terör örgütüyle mücadele etmesinin değerli olduğunu söyledi.

Şu anda yaşananlar Arap kabilelerinin birlik ve beraberlik içerisinde topraklarına sahip çıkma adımıdır, adımıdır. Bu bakımdan yaşananları değerli buluyorum. Buraların gerçek sahipleri Arap kabileleridir. O yerlerin gerçek sahipleri bu terör örgütleri değil. Buraların sahibi ne PKK ne de YPG’dir, onlar sadece teröristtir. Aşiretlerin bir araya gelerek PKK ve YPG’ye karşı tutumu bir namus çabasıdır. Hem ulusal hem de yereldir.

Terör örgütünün bölge halkı için ne kadar büyük bir tehlike olduğu bir kez daha görülmüştür. Umarım bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle yok etmek mümkün olmamıştır. Bu örgütlere takviye veren ülkelerin, terör örgütü PKK/YPG’nin terör faaliyetleri nedeniyle bölge halklarına yaşam hakkı vermediğini görmesi gerekiyor. PKK/YPG’nin terör faaliyetleri ve ülkemizi tehdit eden faaliyetleri konusunda ABD ve Rusya’yı her zaman bilgilendiriyoruz.

Bu terör örgütünün Deyrizor’daki petrolü kontrol altına almak için yapmayacağı hiçbir katliam ve terör faaliyeti yoktur. Bu konuda muhatap ülkelere gerekli uyarıları yaptık, yapıyoruz. ABD’nin bu terör örgütüne yaptığı mühimmat ve silah yardımının bölge barışına hizmet etmediği görüldü. Terör örgütüne verilen her silah, bölgedeki kanın devamına, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasına hizmet ediyor.

‘ESED, NORMALLEŞME KONUSUNDA ATTIĞI ADIMLARI TRİBÜNDEN İZLİYOR’

Suriye ile normalleşme adımları kapsamında bakanlar ve bürokratlar düzeyinde görüşmeler gerçekleştirildi. Normalleşmenin temelini Rusya’nın verdiği yönünde açıklamalar da vardı. Sayın Putin’in aklına bu konu geldi mi? Normalleşme adımlarının hızlandırılması söz konusu mu?

Öncelikle şunu belirteyim; Maalesef Esad normalleşmemize ilişkin Türkiye-Rusya-İran-Suriye formatında atılan adımları uzaktan, tribünden izliyor. Yani hiçbir şekilde ilgisi yok. Biz ise Suriye’nin bu işe dahil olmasını umarak bu çalışmalara kapılarımızı açtık ve ‘Biz buna hazırız’ dedik. Ancak Suriye tarafında henüz olumlu bir tutum yok. Sürecin devamında masada yerlerini alacaklarını umuyoruz.

Dört dışişleri bakanının toplantısında terörle mücadele, siyasi süreç, mültecilerin inançlı, istekli ve onurlu geri dönüşleri kapsamlı bir şekilde ele alındı. Bu konularda ilerleme sağlanırsa Suriye rejimiyle ilişkilerin normale dönmesi mümkün. Suriye rejimiyle dörtlü sürecin baştan koşulsuz olması gerektiğini söyledik. Bahsettiğim gibi bu sürecin hiçbir önkoşul olmadan aşama aşama ilerletilmesi gerektiğini düşündük.

Bunun gerçekleşebilmesi için Suriye rejiminin sahadaki gerçeklere uygun hareket etmesi ve sürece zarar verebilecek yaklaşımlardan kaçınması son derece değerlidir. Bildiğiniz gibi bu süreçten temel beklentimiz terörle mücadelede somut adımların atılmasıdır. Ayrıca gönüllü ve inançlı geri dönüşler için gerekli koşulların yaratılması ve BM himayesinde siyasi sürecin yeniden canlandırılmasıdır. Bu alanlarda ilerleme kaydedilmesi sürecin ilerlemesine yardımcı olacaktır. Ancak daha önce de belirttiğim gibi sınırlarımızı ve vatandaşlarımızı tehdit eden terör unsurları ortadan kaldırılmadan, nüfus hareketliliği riskleri ortadan kaldırılmadan önce güvenliğimizi ön planda tutan yaklaşımımızı değiştirmek söz konusu değil. Türkiye komşularının toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye’de iç savaşın başladığı günden bu yana bu ülkenin toprak bütünlüğüne yönelik en büyük tehdidin bu ülkede konuşlanmış terör örgütleri olduğunu söylüyoruz. Ülkemizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilene kadar devam edecektir. Kuzey Suriye’yi Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerinden temizlemek için oradayız.

‘RUSYA ZİRAAT BANKASI’NIN ZİRAAT BANKASI’NIN SWIFT SİSTEMİNE BAĞLANMASINI İSTİYOR’

Sayın Başkan, Tahıl Koridoru nedeniyle dünyanın gözleri toplantınızdaydı. Birleşmiş Milletlerin teklifi nedir?

Rusya’nın iki özel isteği var. Bunlardan biri Rusya tarım bankasının Ziraat Bankası’nın SWIFT sistemine bağlanması. Şu anda Rus bankaları yaptırımlar nedeniyle SWIFT sisteminin dışında. Bildiğiniz gibi bu ülke yılda 120-130 milyon ton tahıl ihraç ediyor. Sayın Putin basın toplantısında 62 yıldır satış yaptıklarını söyledi. Satışın devamı için iki şeyin olması gerekiyor. Birincisi satış sonucunda parayı alması, ikincisi ise nakliye için kullanılan gemilerin sigortalanması gerekiyor. Gemilerin Avrupa’ya veya diğer limanlara eşya taşıyabilmeleri için sigortalanması bir kuraldır. Yaptırımlar nedeniyle İngiltere merkezli sigorta şirketi gemileri sigortalamıyor. Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkarılması nedeniyle para transferi yapılmıyor, Ruslar her ikisinin de mümkün olmasını sağlıyor. Artık Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin de katkısıyla süreci biraz geride başlayan bir noktaya getirdi. BM Genel Sekreteri Gutteres, 28 Ağustos’ta gönderdiği mektupta, Rusların istediği gibi doğrudan SWIFT değil, SWIFT süreci sonucunda ortaya çıkacak bir aracılık sistemi önerdi. Sigorta sorunu üzerinde de çalıştıklarını söylediler.

Sayın Putin’in Soçi’ye gitmesi öncesinde ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. “ABD ve Birleşmiş Milletler, hayat kurtaran tahıl girişimine aracılık etme çabalarından dolayı Türkiye’ye minnettar” diye açıklıyor. Ancak hem SWIFT olayı hem de sigorta meselesinde Batı, Rusya’ya çok farklı bir bakış açısı sergiliyor. Sayın Putin, farklı bakış açısı nedeniyle şu anda “bana karşı yaptıklarını yerine getirmiyorlar, yapmadıkları için de bu konuda onlarla ortak çalışma yapmayacağım” diyor. Tahılın yüzde 44’ü Avrupa’ya gidiyor. Yüzde 14’ü Afrika’ya gidiyor. Sayın Putin, “Avrupa zaten bana düşman. Avrupa verdiği sözleri yerine getirene kadar bu konuda adım atmayacağım” diyor. Ancak şimdilik 6 ülkeye 1 milyon ton tahıl göndermeyi düşündüğünü söyledi. “Bu konuyu Katar’la birlikte tartışalım” dedi.

‘BARZANİ AİLESİ VE SUDANİ İLE GÖRÜŞMELER YAPILDI’

Kerkük’teki gelişmelere yaklaşımınız nedir? Son çatışmalar hakkında. Irak merkezi hükümetinin tutumuna nasıl tepki veriyorsunuz? IKBY ile birlikte PKK’ya karşı mücadelede yeni bir süreç yaratılabilir mi? Afrika’daki darbelere ilişkin değerlendirmenizi merak ediyorum. Çünkü sömürgeciliğe karşı bir uyanış olarak mı, yoksa demokrasinin bozulması olarak mı algılanmalı?

Afrika ülkelerinde bir durum var. Öte yandan diriliş halindeki ülkeleri susturmak, durdurmak için adımlar atan, direnen ülkeler de var. Mesela İngilizlerin tutumu… İngilizlerin Rusya ile nasıl ilişkileri olduğunu biliyoruz, tam tersi. Bir yandan Kıbrıs’ta bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. Sayın Putin’le de bu konuyu görüştük. Rusya’nın Kıbrıs’ta ofis açma konusundaki tutumu, Kıbrıs’la ilgili gelişmeler ve şu anda tahıl koridoruyla ilgili gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını her şekilde hissettiriyor.

Kerkük meselesiyle ilgili olarak hem Dışişleri Bakanım Hakan Fidan hem de istihbarat birimlerimiz konuyu yakından takip ediyor. Çalışmaların yakından takip edilmesi, hem Irak Başbakanı Sayın Sudani ile yapılan görüşmeler hem de muhataplarıyla yapılan görüşmeler sonucunda Kerkük’te şu anda nispeten sakin bir atmosfer hakim. Dışişleri Bakanım Hakan Fidan’a ve MİT Lideri İbrahim Kalın’a da durumu yakından takip etmeleri gerektiğini söyledim. Dün Dışişleri Bakanım Hakan Fidan’ın İran’da yaptığı açıklamalar neticesinde bugün itibariyle hava sakin görünüyor. Konuyu takip ediyoruz. Bölgenin huzur ve huzuru için Kerkük’ün yapısını bozacak faaliyetlerden kaçınılmalıdır. Kerkük’ün yapısını bozacak her türlü eylem Irak’ın bütünlüğünün bozulması anlamına geliyor. Türkmen vatanı Kerkük yüzlerce yıldır farklı kültürlerin barış içinde yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Bu coğrafyanın huzur ve bütünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceğiz.

Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına yönelik çalışmalar ne aşamada?

Sayın Putin’le görüşmemizde yetki dalını farklı başlıklar altında ele alıyoruz. İktidarın eserlerini ülkemiz üzerinden Avrupa’ya ve dünyaya ulaştırmak için farklı projeleri hayata geçireceğiz. Türkiye’de kurulacak doğalgaz merkeziyle hem enerji iletimi hem de fiyatlandırma konularında ilerleme sağlanacak. Ülkemizi güç üssü haline getireceğimizi söyledik ve bunun için gerekli altyapı ve fiziki imkanları sağlıyoruz. Son yıllarda yaptığımız yatırımlarla ülkemizi bölge için değerli bir doğal gaz üssü haline getireceğiz. Türkiye’yi önce bölgesel, sonra küresel gücün merkezi yapma hedefimize adım adım yaklaşıyoruz. Güç diplomasisinde elde ettiğimiz başarılarla Doğu Akdeniz’de Türkiye’siz adım atılamayacağını kanıtladık. Artık doğalgaz alanında yaptığımız anlaşmalarla ülkemizi güç üssü haline getiriyoruz. Kazan-kazan esasına göre yürüttüğümüz Türkiye-Rusya güç ilişkisini ülkelerimizin yararına sürdürme kararlılığındayız.

Türkiye olarak bu konuda farklı bir plan sunuyoruz. İstanbul’daki Finans Merkezimiz gibi, Londra ve Hamburg’da da iş amaçlı kurulan merkezlerde olduğu gibi doğal gaz konusunda da bir merkez kurma planımız var. Bu planı Rusya ile görüşeceğiz. Ülkemizi Trakya’da sınırların ötesinde bir merkez haline getirmek istiyoruz. Bu merkezi sadece doğalgaz için değil, enerji ve madencilik için de planlıyoruz. Amaçları geniş olan bir merkez oluşturmak istiyoruz. Elektrik, doğalgaz, madencilik gibi konularda kim ne yapmak istiyorsa bu merkeze gelsin istiyoruz. Bu merkezi Ataşehir’deki Finans Merkezimizin bir bloğuna kurabiliriz. Finansın, paranın merkezinde bu işi organize edebiliriz.

‘KILIÇDAROĞLU’NDAN SEÇİM BAŞARISI BEKleyen VATANDAŞLARIM BUNUN ARTIK BİR HAYAL OLDUĞUNU ANLADI’

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisinin nedenini vatandaşlara bağladı. Kılıçdaroğlu, “Eğer kitleler Sayın Erdoğan’a oy veriyorsa o kitlenin sorgulanması gerekir. Toplumsal bir sorunumuz var.” CHP liderinin bu sözlerini nasıl değerlendirirsiniz? Muhalefet neden özeleştiriyi tercih etmiyor?

Bu sorunun muhatabı aslında Kılıçdaroğlu’nun kendisidir. Bu açıklamaları anlamak mümkün değil. Burada gerçekten psikolojik bir sorun var. Kalkıyorsunuz, 11, 12 mağlubiyet alıyorsunuz, yenilgiden sonra da millete fatura kesiyorsunuz. Meclis’te ne yazıyor? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyor. Egemenlik, kuralsız milletin olduğu için millet seni istemiyor, sana git diyor. “Sen bu işten anlamıyorsun” diyor. Ama yine de kalkıyorsunuz, “Altı kişilik masa”, “Gerekirse on altı kişilik masa” diyorsunuz. Ne kadar masa kurarsanız kurun başınıza hiçbir şey gelmez. İşi bitirdin. Şu anda sandalyeyi nasıl koruyacağınızı düşünüyorsunuz. Belediye başkanınız geliyor, otobüste size yer veriyor, bırakıyor. Hala o koltuğa tutunmaya çalışıyorsun. Her şeyden önce demokrasi ve demokrasi mücadelesini anlamadı.

CHP Genel Başkanı’nın demokrasi anlayışına bir kez daha üzülerek tanık oluyoruz. Milli iradeye saygısız biri olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle CHP’ye bağlı vatandaşlarımı mağdur ediyor. Partisinde henüz demokrasiyi hayata geçirmemiş bir kişiden millet iradesine saygı duymasını beklememeliyiz. Terör örgütlerine tek kelime etmeyen ve kendisine oy isteyen teröristlerden rahatsız olmayan Kılıçdaroğlu, herkesin kendisi gibi terör sevdalısı olmasını bekliyor. Kılıçdaroğlu’ndan seçim başarısını bekleyen vatandaşlarım bunun bir hayal olduğunu artık anlamış oldu. Çünkü başarısızlık karşısında sorgulanması gerekenin siyasetçiler değil, vatandaşlar olduğuna inanan bir genel liderleri var. Genel lider olarak her seçim yenilgisine farklı bahaneler bulan ve herkesi haksız ilan eden Kılıçdaroğlu, bu açıklamalarıyla siyaset bilmediğini bir kez daha kanıtladı. Ancak milletin iradesine saygı duymayan, demokrasiyi içselleştirmemiş, varlığını vesayet merkezlerine endekslemiş bir muhalefeti ne ülkemiz ne de vatandaşlarımız hak etmektedir. Değişimden bahsedenlerin öncelikle millete tepeden bakma tavrından vazgeçmeleri ve milletin beklediği gerçek değişimi hayata geçirmeleri gerekiyor.

İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, yerel seçimlere ittifak halinde değil tek başlarına gireceklerini söyleyerek, diğer partileri de bu duruma davet etti. Akşener, CHP-YETERLİ Parti ortaklığının sona ermesi yönünde mesajlar verdi ancak işbirliği yapılabileceğini söyleyerek İstanbul ve Ankara için kapıyı açık bıraktı. Akşener’in çağrısını ve millet ittifakının dağılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Cumhur İttifakı olarak köklü bir yapımız var. Bu yerleşik yapıyla yolumuza devam ediyoruz. Amacımız Türkiye genelindeki 81 ilin 81’inde en ideal adaylarımızı umarım bulup yolumuza devam etmektir. Öncelikle İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerimizi ve depremden etkilenen 11 ilimizi masaya yatırıp 31 Mart’ta hedeflerimize ulaşmayı Cumhur İttifakı olarak belirledik. Bu çıkışla seçimler. Bu şekilde devam edeceğiz.

Cumhur İttifakı olarak yerel seçimlerle ilgili istişarelere devam ediyoruz. Anladığım kadarıyla bir danışma tabanları bile yok. Biri işbirliğinden, obur ayrılıktan söz ediyor. Hanımın bu yaklaşımı pazarlıkta el kaldırma çabasından başka bir şey değil. Geride bıraktığımız seçimde masaya oturan kalkan siyasetiyle ne kadar tutarsız olduklarını gördük. Seçim yaklaştıkça aynı manzaraları göreceğimizden milletimizin hiçbir şüphesi olmasın. Kime hangi sözler verildi, kimlerle ne pazarlıklar yapıldı, bunların bir kısmı ortaya çıktı, bir kısmı da önümüzdeki günlerde açıklanacak. Yenilgileri sonunda yerel seçimlerde kime ne verileceğini, ne gibi çatışmalar yaşanacağını öğreniyoruz.

‘ANTRENÖRLERİ BELİRLEYELİM VE DEVLET MR’IYLA YOLA DEVAM EDELİM.’

Yani MHP ile 81 ilde işbirliğinden bahsedebilir miyiz? Cumhur İttifakı olarak yerel seçimlere girecek misiniz?

81 ili, nerede, nasıl, kiminle kazanacağımızı tartışacağız, hepsini konuşacağız. Görevlendirilen arkadaşlarımız bunları hep birlikte tartışacak, nihai kararları biz vereceğiz ve o şekilde devam edeceğiz. Bizim Cumhur İttifakı’nda bir sorunumuz yok. Cumhur İttifakı olarak milletin çizdiği doğrultuda ilerlemeye devam ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Sayın Devlet’le son görüşmemizde bu konuları en keyifli şekilde ele aldık. Devlet Bey’in adresi olarak ‘koçları belirleyelim’ ve yolumuza devam edelim. Cumhur İttifakını en iyi şekilde temsil edecek, unsurlarımızı yerelde yaşatacak adaylarla milletimizin karşısına çıkacağız. Şehirlerimizi CHP’nin çöp, çamur ve çukur siyasetinden kurtaracak en doğru adayları belirleyeceğiz. İnanıyorum ki, Türkiye’nin yönetimini CHP ve bağlı kuruluşlarına devretmeyen vatandaşım, şehirlerinin yönetimini de yetkili kişiye, yani Cumhur İttifakına devredecektir.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu